Bilgi çağındayız; internetten, dergi, gazete, televizyonlardan çok yönlü ve yoğun bir bilgi bombardımanına tutuluyoruz ancak; beslenmeyle de ilgili o kadar bilgiye rağmen nasıl oluyor da beslenmeyle ilgili hala büyük sorunlarımız oluyor? Günümüzde dünyanın hemen hemen tüm bölgelerinde obezite oranı artıyor; bu durum sadece yetişkin kadın ve erkekleri değil, çocukları ve gençleri de etkiliyor. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, bazı kanser türleri, kas iskelet sistemi hastalıkları gibi hastalıkların oluşmasına, yaşam kalitesinin azalmasına ve ölümlere yol açan obezite, sadece küresel boyutta bir halk sağlığı problemi olmakla kalmayıp, ülke ekonomilerine olumsuz yönde etki eden bir unsur. Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine göre, 400 milyon obez ve 1,6 milyar fazla kilolu bulunmakta… Bu rakamlar son otuz yılda ikiye katlandı. 2015’e kadar ciddi bir artış olacağı tahmin ediliyor. 2015’te 700 milyon obez, 2,3 milyar fazla kilolu olacağı tahmin ediliyor. Şişmanlık, alınan kalorinin harcanan kaloriden fazla olması durumudur, yediğin besinlerle, harcadığın kaloriyi dengelersen sorun çözülür. Aslında çözümü bu kadar basitken obezite neden bir sorun?
Uzman Diyetisyen Simge Çıtak beslenmeyle ilgili çok fazla bilgiye sahip olduğumuzu ama bu konuda bilinçli olmadığımızı dile getirmektedir Türkiye’de en çok okunan on kitaptan üçünün beslenmeyle ilgili olduğunu söyleyen Çıtak toplumumuz yemek, diyet kitapları kadar merakla hiçbir kitabı okumamaktadır, Endonezya biberinden Meksika salatasına, Nijerya domatesinden İtalyan soğanına kadar beslenme ve yemeklerle ilgili her şeyi biliyor olmasına ve bitirdiğimiz diyet kitaplarının sayısının bile belli olmamasına rağmen şişmanlık hala büyük bir sorun çünkü; sıradan vatandaş hala neyi, ne vakit, ne kadar yiyip içeceğinin çelişkisi içindedir. Örneğin; toplum olarak, domateste likopen olduğunu biliyor ama bir günde ne yediğinin ve ne kadar yediğinin farkında değiliz. Bilginin size faydası olursa önemlidir. Bildiğinizi davranışlarınıza, hayatınızda uygulamaya geçirmelisiniz. Uygulamaya geçirmekte zorlanıyorsanız önünüzdeki engelleri fark etmelisiniz.
Çıtak en başarılı olan danışanlarının, genelde ilk kez diyetisyene gelenler veya beslenmeyle ilgili daha önce hiçbir şey okumamış olanlar olduğunu söylemiş ve bu durumu onu gerçekten dinleyebilmelerine bağlamıştır. ‘Ben konuşurken, beni gerçekten duyuyorlar. Dinlerken bilgi kirliliği yaşamadıkları için konuşmalarımı kendi filtrelerinden geçirerek duymuyorlar. Ancak bana danışanlar arasında çok yanılanlar çok bilenler oluyor. “Aslında ben de sizin kadar beslenme biliyorum” diye başlayan cümleler, kişinin aslında beni hiç duyamayacağının göstergesi’ demiştir.
Beslenme konusunda bir düzen yakalamak ve bunu hayatınızın bir parçası yapmak istiyorsanız, herhangi bir uzmana gittiğinizde, ona teslim olabilmeniz başarının en önemli anahtarıdır. Bir uzmandan yardım istediğinizde izin verin ki, size yardım edebilsin.
Bir diğer konu da aslında bu ülkenin insanlarının başka kültürlerin sağlık reçetelerine ihtiyacı olmamasıdır. Türk mutfağı, Batı’daki birçok mutfaktan çok daha zengin ve dengeli beslenmeye uygundur. Bizim mutfak geleneğimize göre bir tabak etli kabak dolması ve yoğurtla karnınızı doyurduğunuzda vücudunuzun ihtiyacı olan tüm besin gruplarını karşılamış oluyorsunuz. Bu nedenle, kendi mutfak düzeninizi bozmadan sadece yediğiniz yiyeceklerin miktarının farkında olarak bu sorunu çözebilirsiniz.
Beslenmeyle ilgili bir diğer yanlış da her gün kilo verilebileceği düşüncesidir. Bütün gün tüketilen sıvı ve yemek miktarına, vücudun o gün içindeki ödemine, idrar ve kabızlık durumuna göre ağırlık gün içinde değişir. Sizin yemekten sonra almış gibi gördüğünüz kilo, aslında vücudunuzda depo edilecek olan yağ miktarı demek değildir. Gün içinde elde edilen tartı sonuçları yanlıştır ve kişide moral bozukluğu yaratmaktan başka bir işe yaramaz.
Ayrıca, diyet yaparken her gün düzenli kilo kaybı olmayabilir. Ya da vücut yağ yüzdesi düşüp, kas kitlesi artmış olabilir. Fakat kas kitle artışı tartıya kilo artışı gibi yansır. Oysa vücutta kas artışı çok sağlıklı bir şeydir. Ayrıca uzun süre ayakta kalmak, seyahat gibi nedenlerden dolayı vücutta ödem oluşmuş olabilir. Bu durum birkaç gün içinde geçer, lakin tartıda kilo artışı olarak görülebilir.
Ağırlık kaybı devam ederken, arada üç-dört gün kilo verilemeyebilir. Kilo verilmeyen günler ‘Diyet yapıyorum ama kilo veremiyorum’ bahanesiyle diyetten vazgeçmek sıkça görülen bir şeydir. Oysa diyete devam edilse, ağırlık kaybı da devam edecektir.
Özellikle kadınlarda menstürasyon döneminde ve öncesinde oluşabilecek ödemlerden dolayı 1-2 kilogram ağırlık artışı gözlemlenmektedir. Kadınlar gerçek kilosunu, bu dönem bittikten üç gün sonra görebilir. Bu dönemde tartılıp boşu boşuna kendine kızmaya gerek yoktur. Öte yandan tartıların zaman içinde kalibrasyonu bozulabilir, doğru kilodan sapmalar olabilir. Bu yüzden ağırlık, her tartıda farklı çıkabilir, bu da yanıltıcı olabilir. Önemli olan sadece kilo vermek değil, beslenme alışkanlıklarını uzun süreli değiştirmektir. Bu yüzden amacınız önce dengeli ve yeterli beslenmek, sonra kilo kaybetmek olsun.
Uzman Diyetisyen Simge Çıtak’a göre beslenme hakkında bilinen bazı doğru ve yanlışlar şöyledir;
· Kısa süreli çözümler vaat eden diyetlerden uzaklaşın
· Hayat boyu uygulayabileceğin bir beslenme düzenine geçin.
· Kalori saymanın tutsağı olma. Doğru miktar ve kombinasyonu öğretecek bir beslenme uzmanından destek alın
· Tek tip beslenme düzeninden kaçının
· Sevdiğin yiyecekleri doğru beslenme düzeninde kullanmayı öğrenin
· Taze gıdaları hazır gıdalara tercih edin
· Aşırı katkılı, şekerli ve yağlı yiyeceklerden uzak durun
· Yiyecekleri sos yerine, baharatlarla tatlandırın
· .Gerçek kilo kaybı yağ kaybıdır. Vücudundan su atmaya odaklanmayın
· Doyduğun zaman tabağı yarım bırakmayı öğrenin
· Vücudunu sev, kendini aç bırakmayın
· Bir öğünü aşırı yiyip, diğer öğünde kendini cezalandırmayın
· Şekeri meyve gibi i doğal besinlerden alın
· Her lokmanı on kere çiğneyin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder